🌛 Allah Belani Versin Demek Günahmı

gunaydinstajyerime gecelim demek yerine geciselim demisim gibi bi gun allah belani versin twitter dili. 24 Jul 2022 @SMSZ93694656 @Eda03818736 @avukatim_com @RMatkapc Bi zahmet bizim dosyaya itiraz edin ben delilleri de göndereyim size bakalım itirazınız kabul edilecekmi biz bilmiyoruz sanki defalarca itiraz ettik bide sen dene ordan ahkam kesmekle olmuyor başına gelince en önce sen istersin affı” Allahsenin belanı versin! Bunlarda gram akıl yok, gram . 22 saat önce 22 . Samsun'da bir kişi, hiçbir sebep yokken karısını boğazlayıp öldürmek istedi. O kocanın 'şeytan' ifadesi duyanları şoka uğrattı. Haber Kaynağına Git . Ana Sayfa; Gündem; Allah Koxpkullanmısın zamanında demek ki . 15-03-09, 01:10 Yueru. C: Korlash allah belani versİn..! Alıntı: Gerçek Mesajı Gönderen exemt. KnightOnline kaç senedir var ? Korlash allah belani versİn..! AKARA da kötü diyim :S Sayfa 1 / 2: 1: 2 > Bu konunun kısa yolunu aşağıdaki sitelere ekleyebilirsiniz AllahBelanızı Versin 9. Sinek İkilisi Ne Demek? Sinek ikilisi, briçteki en değersiz kağıttır. "Sinek ikilisi muamelesi yapmak" gibi bir deyime malzeme olmuştur. Birisini önemsememek anlamındadır. Kendimle dalga geçmeyi sevdiğim için bu ismi tercih ettim. T 16.9.2014. * HAKİME SÖYLENEN "ALLAH BELANI VERSİN" İFADESİ (Sanığın Kendisinin Haksız Bir Şekilde Tutuklanmasına Karar Verildiğini Düşünerek Bunun Sorumlusu Olarak Gördüğü Sorguyu Yapan Hakime Yönelttiği "Allah Belanı Versin" Şeklindeki Beyanı Rencide Edebilecek Nitelikte Somut Bir Fiil veya Olgu İsnadını 1 )Sanığın, Yargıtay’ın internet sitesine gönderdiği “ Allah belanı versin ” yazılı mailde, yazının ilk kısmında bulunan “Allah belanı versin” şeklindeki sözlerin beddua niteliğinde olması ve “” şeklindeki kısmının ise M.’a yönelik olmaması nedeniyle sanığın beraati yerine, kanuni olmayan gerekçe ile mahkûmiyetine karar verilmesi, AKPartili Şevki Yılmaz AKİT TV’de katıldığı Kürsü programında başta Sultan Abdulhamit olmak üzere kimi Padişahların, Erbakan ve Erdoğan’ın dış güçler tarafından iktidara getirildiğini iddia etti. Yılmaz’ın sözleri sosyal medyada infiale sebep oldu. Yılmaz’ın sözleri için hezeyan diyen Selam TV sahibi Abdullah Kaya Erbakan’ın “Biz iktidarı Translatebereket versin in Turkish online and download now our free translator to use any time at no charge. Translation Of Bereket Versin İn Turkish. Bereket Versin Deyimi Nedir , Anlamı Forum Alev Bereket versin: 1. Allah size bol kazanç versin anlamında iyi dilek sözü. 2. Çok şükür ki iyi ki. Bereket Versin Deyimi Nedir Anlamı 7u751ch. İSMAİL SAYMAZ Aydın'da, 4 yıl önce Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'a "Seni sevmiyorum Allah belanı versin" dediği için hakaret suçundan yargılanıp 13 yaşında olduğu ve işlediği suçun anlam ve önemini kavrayamadığı gereçesiyle ceza verilmeyen adlı çocuk hakkındaki kararı Yargıtay bozudu. Yargıtay kararında 'Seni sevmiyorum Allah belanı versin' sözünün hakaret değil, beddua olduğunu, bedduaya da ceza verilmeyeceğini, bu nedenle ceza verilmesine yer olmadığı yönünde karar verilmesi gerektiğini belirterek dosyayı yerel mahkemeye geri gönderdi. Yargılama, 11 Nisan 2014'te tekrar başlayacak. Geçen yerel seçimler sırasında... Aydın'da, 9 Mart 2009'da, Gazipaşa İlköğretim Okulu'nda sekizinci sınıfta okuyan arkadaşlarıyla basketbol oynamak için Atatürk Kapalı Spor Salonu önüne gitti. Bu sırada, yerel seçimler için şehre gelen Başbakan Erdoğan'ın otobüsü önünden geçiyordu. Babası kısa bir süre önce işten çıkarılan otobüsün kapısından yurttaşlara el sallayan Erdoğan'a "Allah cezanızı verecek!" diye bağırdı. iddiasına göre Erdoğan otobüsü durdurup korumalarına "Onu alın" diye emretti. İki koruma kollarına girdi. Biri arkadan un pantolonu ve külodunu tutarak, çocuğu otobüse bindirdi. Hemen Başbakan'ın karşısına çıkarılan otobüste yaşananları şöyle anlattı "Başbakan elini omzuma koydu ve 'Ne dedin?' diye sordu. Ben de aynen tekrar ettim. Başbakan 'Neden?' diye sordu. 'Sizi sevmiyorum' dedim. Başbakan 'Bırakın gitsin' dedi. Başbakan elini benim omzumla birlikte enseme koymuştu. Karşılıklı diyalog sırasında eliyle boynumu sıktı, söz konusu izler o zaman meydana geldi."Tutanağa 'Başbakan'a hakaret' diye geçti göre aynı sivil polis onu otobüsten güç kullanarak indirdi. Resmi polis aracına bindirdikten sonra yüzüne tokat attı. Önce Aydın Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şubesi'ne, ertesi gün savcılığa götürüldü. 13 yaşındaki çocuk, Erdoğan'ın korumaları tarafından yazılan tutanakta 'Başbakan'a hakaret' ile suçlanıyordu. Tutanağa şunlar yazıldı "İsminin olduğunu öğrendiğimiz şahsın Sayın Başbakanımıza hitaben 'Allah senin belanı versin' diyerek iki kez söylemesi üzerine Sayın Başbakanımıza tekrar yanında 'Seni sevmiyorum, Allah senin belanı versin' demesi üzerine İl Emniyet Müdürlüğü görevlileri ikaz edilerek şahsın yakalanması sağlanmış, hakkında işlem yapılması istenmiştir." Savcılık, 'farik ve mümeyiz' yaptığının farkında, iyiyi kötüyü ayırt edebilir durumda olup olmadığının belirlenmesi için Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı'nda kontrole gönderdi. İncelemede 'Biyolojik ve psikolojik gelişimine göre 'Devlet Büyüklerine Hakaret' suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olduğu saptandı. Ve Ö. hakkında TCK'nın 125. maddesi gereğince hakaret suçlamasıyla Aydın Çocuk Mahkemesi'nde dava açıldı. Yargılama sonunda mahkeme, 'sanığın yaş itibariyle temyiz kudretine sahip olmadığı ve suç tarihinde 13 yaşında olduğu, işlediği iddia olunan hakaret suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama, bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunmadığına' belirterek hakaret suçunun koşullarının oluşmadığına hükmetti. Cezaya gerek yok Savcılığın itirazı üzerine dosya, Yargıtay'a gitti. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, 30 Ekim 2013'te aldığı kararında, 'Seni sevmiyorum, Allah belanı versin' şeklindeki sözlerin hakaret değil, beddua olduğunu ve hakaret suçunun koşullarının oluşmadığını belirtti. Bu hususun gözetilmediğini savunan daire, beraat yerine ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini kaydederek kararı bozdu. yeniden hakkında takipsizlik aynı gün soruşturma açılırken, ailesi iki gün sonra savcılığa başvurarak, Başbakan hakkında 'kasten yaralama' iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Aydın Devlet Hastanesi'nden alınan rapora göre, Özyurt'un 'boynunun arka sağ kısmında altı adet, 5-6 santimetrelik sıyrık' vardı. Savcılık iki korumanın ifadesini aldı. Polis Servet Erkan, ifadesinde, Erdoğan'ın ön camdan halkı selamladığı sırada 'Allah belanı versin' dediğini, daha sonra sözlerini 'Seni sevmiyorum, Allah belanı versin' diye yinelediğini anlattı. Çocuğun ön kapıya geldiğini anlatan Erkan, "Ne yapacağını kestiremediğimiz için şahsı tutup polise teslim ettik. Başbakan'ın bu şahısla teması olmamıştır. M. S. Ö otobüse çıkmamıştır. Başbakan da otobüsten inmemiştir" dedi. Fakat altında Erkan'ın imzası bulunan tutanakta, Başbakan'ın yanında bu sözü yinelediği belirtiliyordu. Bu çelişkiyi görmeyip dosyayı kapatan savcılığa göre Başbakan'ın mağduru boynundan sıkıp yaraladığına ilişkin soyut iddiası dışında delil yoktu. Boynundaki sıyrık da 'mağdurun Başbakan'a hakaret etmesi ve otobüse yönelmesi sırasında müdahale edilmesiyle' olmuş olabilirdi. Twitter'dan takip etmek için tıklayınız BURSA İHAOluşturulma Tarihi Haziran 16, 2019 0955Tartıştığı kişilere Allah belanızı versin’ diyerek beddua eden genç, Asliye Ceza Mahkemesi'nce, hakaret suçundan mahkum edildi. Devreye giren Yargıtay, bu sözün hakaret sayılamayacağına kişilere, ”Allah belanızı versin” diyen genç hakkında Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakaret suçundan dava açıldı. Mahkeme, sanık gence hakaret suçundan ceza verdi. Sanık avukatı kararı temyiz edince devreye Yargıtay 18. Ceza Dairesi girdi. Emsal bir karara imza atan daire, hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukukî değerin kişilerin şeref ve itibarı olduğuna dikkat çekti. Kararda şu ifadelere yer verildi"Hakaret suçunun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye mâtuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispî olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, şeref, ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnâdını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir. Olay günü sanığın mağdurlara söylediği kabul edilen 'Allah belânızı versin' şeklindeki beddua ve kaba hitap tarzı sözlerin, mağdurların onur, şeref ve itibarını rencide edici boyutta olmaması sebebiyle hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden mahkumiyet kararı verilmesi yasaya aykırıdır. Mahkemece verilen hükmün bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir." Arayan Gökhan abiydi. Telefonumdaki cevapsız aramayı görünce geri döndüm hemen. Açıklamak zorunluluğu hissettim ve de; "Gökhan abi bu mahallede o kadar gürültü patırtı var ki, çoğu zaman kulak tıkacıyla dolaşıyorum evde".. Latifeyle karışık devam ettim anlatmaya; "Sorma, öyle bir mahalledeyim ki, benim zikretmemden fazla zikrediyorlar Allah'ı, hem de bağıra bağıra". "E" dedi, "Fena mı işte?". "Yok abi, bildiğin gibi değil, sürekli birbirlerine 'Allah belanı versin!' diye haykırıyorlar hınçla, o şekilde".. Gülüştük! Şaka bir yana, Gökhan abi bu konuya 'hüsn-ü zan'la bakmakta zorlandığımı anlamış olacak; "Musacım o dedikleri 'Kalu Bela'nın belası, öyle duyacaksın ki sen de, sıkılmasın canın" deyince jeton düştü. Oh be! Üzerimden bir yük kalktı. Tabi ya, nasıl da düşünemedim daha evvel? Aslında birbirlerine hayır duası ediyorlardı.. "Bela" okumak da Sufiler'in başka birçok hikmetli söz ve deyimi gibi bağlamından koparılmış, anlam kaymasına uğratılmıştı. 'Ya Hu', 'Hayy Allah', 'Hayy'dan gelen Hu'ya gider, 'aşk olsun' ve daha niceleri… "Allah belanı versin!" de aslında avamın kastettiği argo şeklindekinden farklı manaya gelen pek hikmetli bir sözmüş meğerse. Açıklayayım…"Hani ya Rabbin Ademoğullarının bellerindenbelirmişliklerinden zürriyetlerinisoylarını çıkarıp da onları kendi nefisleri üzerine şahit tutarak, 'Ben sizin Rabbiniz değil miyim'Elestu bi Rabbikum diye buyurduğunda onlar da, dediler 'evet'Kalu Bela, 'şahidiz'Şehidna. Kıyamet günü, 'biz bundan gafildik' dememeniz içindir bu…" Araf suresi 172. ayet mealiİşte, Dünya arsasına sürülmeden 'kalu bela/elest bezmimeclisi' tabir edilen meydanda Rabbimizin hitabına mazhar olmuşuz böyle ilk defa. Anladığım kadarıyla zaman ve mekan ötesi bu anda, adeta saf saf dizili iken Yaradan'ın huzurunda "Elestu bi Rabbikum"Ben sizin Rabbiniz değil miyim nidasıyla hallenmiş, hal diliyle de tasdik etmişiz "beli"evet diye. Ve hakikatimiz/ruhumuz, nefislerimiz üzerine şahit tutulmuş ki hesap gününde nefislerimiz demesinler; "Biz bunu bilmiyorduk!"..Her doğan bebeğe o elest meclisinden intikal eder ruhu. Ruhun yaşı yoktur. Ruh bedenle buluşunca bu alemde başlar zaman/mekan algısı. Ve bebekler hatırlar aslını. O meclisten ayrılmanın ağlamasıdır doğum anında ağlamamız. Nefsimiz zamanla kendi sanrısını dayattıkça unutulmaya yüz tutar hakikatimiz, ruhun sesi derinlerdedir artık, gönülden gelen bir his olarak duyulur. Bundan ötesi nefsimizi ruhumuzun hakikatine uydurup bu alemde de tasdik etmektir Rabbimizi. Keza irfan ancak yaşanmışlıkla, belirmemiş alemin gerçeğini belirmişlikte de açımlayınca elde edilir. Bilmekliğimiz ve bilinmekliğimiz tamamlanır, ancak bu yolla. Maksat O'dur. Ruh hatırlatır şahitliğini bu alemde de, nefs ise kendini tanrısallaştırma eğilimindedir. Gölge boksu serimlenir…Elest meclisinde ruhumuzun Rabbin hitabından aldığı haz damaktadır halen. O yüzden ruh, o hitabın ahengini hatırlatan yoğunlukları tanır, hatırlar ve zevke gelir. Ondandır güzelliklerden, sanattan, ilimden aldığımız haz. O anın duygusunu yansıtmadaki becerisiyle ölçülür aşkın gerçekliği. "Beli/Evet" diye haykırasımız olmasıdır hayat. Ve bu halden ne kadar uzaksak o oranda yoksun, o oranda mutsuzuzdur. Hayy Hakk!Aslında o an tüm anları barındırıyor. İçindeyiz hatta şu anda. İnteraktif… Ve safımızda olanlarla kuruluyor gerçek yakınlıklar, bu yüzdendir bazı kimselere gönülden duyduğumuz çekim. Ruhun hatırlayıp da nefse yansıttığı fragmanlara da "deja vu" diyorlar bazı arkadaşlar. Rüya içinde rüya görmede insanlar. Uyanmak da nefse göre "Bela"! Ama 'beli' dedik mi yürekten, kurtulmuşuz a dostlar. Beli/Bela uyanışımızın ispatıdır, şehadettir. Nefsimizin buna fırsat vermemesi; gaflet… Bu hayattaki tutumumuz sonucunda nefislerimiz cennet veya cehennemi görecek. Hakikate uzaklık cehennem, yakınlık cennet… Anlayacağınız nefsimize gereken, hizmetlisi olduğu ruha uymaktır. Böylece huzura varılır, daha doğrusu huzurda olmaklık hatırlanır. Vazife tamamlanır. Yaşantımız ikrarımızın burhanıdırispatıdır!"Elestü bezminde demişiz beli / Emr-ü ferman etti ol Zat-ı Celi / Efkârımız olsun gündüz geceli / Aman ya Muhammed aman ya Ali" ilahi-Cahit Öztelli?Gerçekte 'evet' anlamındaki 'beli' olarak da söylenebilen 'bela' kelimesinin halk arasında cefa, eziyet, azap anlamları yüklenmesine gelince; bunun sebebi nefsimizin kendini tanrısallaştırmayı bırakmasını gerektirecek herşeyi cefa sanması, Rabbine teslimiyeti, başına buyrukluğu sona ereceği için eziyet olarak görmesi, acziyetinin farkındalığından korkarak bunu çekilecek azap olarak kodlaması ve sakınmak istemesi, hayvani bir ölüm korkusu ve kendi sanallığını besleyen unsurları putlaştırmayı terk edememesidir. Hakikatin yadsınmasıdır.. Halbuki Allah'ta zorluk yoktur, bize sebepsiz eziyet çektirme gibi bir arzusu inanınız asla yoktur. Hakikat ehline herşeyi hoştur. Biz kendimize zulüm ederiz. Çektiğimiz sıkıntı cehaletimizden ötürü 'bela'ya muhalefet etmekliğimizden, direncimizden gelir. Aslında her olay bizi kendimizi ve Rabbimizi bilmeye davet etmektedir. 'Kalu Bela'da "evet" dememizin dünyadaki karşılığıdır yaşantımız, ve bize lutfedilen özgür irademizi bu yönde kullanmakladır kemalatımızolgunlaşmamız..Bir söz verdik ki dönemeyiz. Bu hayatta da aynı sözü tasdik edemezsek, 'beli/bela' diyemeden göçersek ikiyüzlü, isyankar kullar olarak, o mecliste hangi yüzle bakarız 'Cemal'ine? Derseniz 'nasip meselesi, veren de O, alan da', "isteyin ki vereyim" diyor ya, o halde bari dua etmek düşer bize; "Allah belamızı versin iki cihanda da sevdiklerimizle birlikte" yani evet demekliğimizi, Rabbimizi bilmekliğimizi, şirkten kurtulmaklığımızı, kulluğumuzun ispatını ortaya koyabilmekliği…, bitsin bu hasret ilelebed, kolaylıkla, lutfunla inşa'Allah…An bu an, an be an! İşitmez misiniz hitabını! Fakir gibi kulaklarınızı mı tıkıyorsunuz tıkaçla yoksa siz de? Vay aptal kafam! Hem de buralarda neredeyse tüm mahalle günbegün haykırıyorken hep bir ağızdan! Belayı küfür sanmışım… Nefsimin oyununa bak, fena yanılmışım! Kusur gören gözlerimi kör etmekte meğer geri kalmışım. Olsun! Ne gölgeler geçmiş zihnimden ki, hükmü kalmamış. Niyet hayır akibet hayır! Bak bu da geçti ya Hu… Galip sensin Baki Allah! Bela, elhamdülillah… Hakime Allah belanı versin’ demek, suç oluşturur mu?Hakime Allah belanı versin’ demek beddua olup suç Ceza Genel Kurulu, hırsızlık suçundan tutuklanması talebiyle hakim önüne çıkarılan sanığın, sorgusu yapıldıktan sonra tutuklanması üzerine hakime karşı söylediği, “Allah belanı versin” sözünü hakaret kararda şu ifadeye yer verdi “Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde beddua; “Birinin kötü duruma düşmesini gönülden isteme, bir kimse için kötü dilekte bulunma, kötü dua, ilenme, ilenç”, “bela” ise; “İçinden çıkılması güç sakıncalı durum, büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse, hak edilen ceza” şeklinde tanımlanmıştır.” Genel KuruluEsas No2014/328Karar No2014/386K. Tarihi mahkeme ise gün ve 456-946 sayı ile;“…Yargılamaya konu somut olayda; sanığın sarf ettiği sözlerin şahıslar arasında gerçekleşen bir tartışma veya uyuşmazlık sırasında sarf edilmesi halinde beddua olarak nitelendirilebileceği, ancak mağdurun suç tarihinde nöbetçi sulh ceza hakimi olarak görev yaptığı, hırsızlık suçlaması ile sorguya sevk edilen sanık hakkında soruşturma dosyasındaki deliller ve vicdani kanısı doğrultusunda sanığın tutuklanmasına yönelik yargısal bir karar verdiği, sanık müdafiinin ve sanığın bu yargısal karara karşı üst dereceli mahkemede itiraz yoluna başvurmak suretiyle hukuki ve yasal yollara başvurabilme hakkı varken kendisi aleyhine verilen yargı kararına karşı Allah belanı versin, sen ne biçim hakimsin’ şeklinde bağırmak suretiyle mağdur olan hakimin onur, şeref ve saygınlığına saldırıda bulunduğu, suçun işleniş şekli, işlendiği yer ve zaman, failin güttüğü amaç ve saik dikkate alındığında sanığın sarf ettiği sözlerin beddua kastıyla sarf edilmediği, sanığın hakaret kastıyla hareket ettiğinin kabulünün gerektiği, aksinin kabulü halinde aleyhine verilen kararları kabullenemeyen bütün şahısların yasal yolları kullanmak yerine beddua ve kaba eleştiri adı altında yargısal faaliyette bulunan tüm hakim ve savcıların onur, şeref ve saygınlığı rencide etme yoluna gidebileceği, bu haliyle Yargıtay 2. Ceza Dairesi kararının yerinde olmadığı…” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli gün ve 25007 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine dosya kapsamından; tarihinde düzenlenen tutanağa göre; hırsızlık suçundan tutuklanması talebiyle hakim önüne çıkarılan sanığın, sorgusu yapıldıktan sonra şikayetçi Hakim Z.. Ö.. tarafından tutuklanmasına karar verilmesi üzerine, kararın tefhiminin ardından duruşma salonundan ayrılmak üzere olan müştekiye yüksek sesle “Allah belanı versin” diye söylediği,KAPAT [X] Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının gün ve 8150-2046 sayılı iddianamesi ile; “Allah belanı versin” şeklinde söz söylemek suretiyle kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçunu işlediği iddiasıyla sanık hakkında kamu davası açıldığı, Z.. Ö..; Küçükçekmece l. Aile Mahkemesinde hakim olarak görevli olduğunu, olay tarihinde nöbetçi hakim olması nedeniyle tutuklanması talep edilen sanığın sorgusunu yaptığını, tutuklama kararını bildirdikten sonra odasına geçeceği sırada sanığın kendisine hitaben “Allah belanı versin” dediğini belirtmiş,Suç tarihinde tutanak katibi olarak görev yapan tanık S.. K..ve polis memuru olan tanık A.. I.. olay tutanağı ile aynı doğrultuda olacak şekilde; sanığın sorgusu yapıldıktan sonra görevli hakime “Allah belanı versin” dediğini beyan etmişler,Polis memuru olarak görev yapan tanık U..Ş.. ise soruşturma aşamasındaki ifadesinde; sanığın görevli hakime “Sen nasıl hakimsin, Allah belanı versin” dediğini, kovuşturma aşamasında da bu ifadeden kısmen farklı olacak şekilde “Allah belanı versin, ne biçim hakimsin” dediğini açıklamış,Sanık aşamalarda; tutuklama kararından etkilenerek sorguyu yapan hakime “Allah belanı versin” dediğini kabul etmiş, temyiz dilekçesinde ise bu sözü görevli hakime değil, diğer şüpheli arkadaşına söylediğini sayılı Türk Ceza Kanununun “Hakaret” başlıklı 125. maddesinin ilk üç fıkrası;“1- Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya Hakaret suçunun;bDini, siyasi, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı,c Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle,İşlenmesi halinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz…” şeklinde düzenleme ile 765 sayılı TCK’ndan farklı olarak hakaret ve sövme ayrımı kaldırılmış, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek hakaret suçunu oluşturan seçimlik hareketler olarak belirlenmiştir. Mahmut Koca- İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, sayılı TCK’nun “Soruşturma ve kovuşturma koşulu”başlıklı 131. maddesinin birinci fıkrasında ise; “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır” hükmüne yer göre, TCK’nun 125. maddesinin birinci fıkrasında hakaret suçunun temel şekli, üçüncü fıkrasında ise nitelikli halleri düzenlenmiş, aynı kanunun 131/1. maddesinde kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret dışında kalan hakaret suçlarının şikayete tabi olduğu açıkça ifade fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleşmesi gerekmektedir. Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı bazı durumlarda nispi olup, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması yandan, Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde beddua; “Birinin kötü duruma düşmesini gönülden isteme, bir kimse için kötü dilekte bulunma, kötü dua, ilenme, ilenç”, “bela” ise; “İçinden çıkılması güç sakıncalı durum, büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse, hak edilen ceza” şeklinde kimsenin zarar ve sıkıntıya düşmesini yaratıcıdan dileme mahiyetindeki sözlerin açıkça, kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını içermediği veya sövmek fiilini oluşturmadığı takdirde hakaret olarak kabulü mümkün kapsamda, sadece “Allah belanı versin” cümlesi ile ortaya konulan bir beddua ifadesi, rahatsız edici olmakla birlikte onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil isnadı veya sövme olmaması nedeniyle TCK’nun 125. maddesi anlamında suç olarak kabul Ceza Genel Kurulunun gün ve 132-155 sayılı kararında da; “Allah belasını versin” sözünün Tanrısal ceza dileme ve beddua anlamında olup tahkir ve tezyif içerdiğinden söz edilemeyeceğine işaret açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;Hırsızlık suçundan hakkında soruşturma başlatılan ve tutuklanması talebiyle hakim önüne çıkartılan sanığın, kendisinin haksız bir şekilde tutuklanmasına karar verildiğini düşünerek bunun sorumlusu olarak gördüğü sorguyu yapan hakime yönelttiği “Allah belanı versin” şeklindeki ifade, beddua niteliğinde, nezaket dışı, kaba ve rahatsız edici bir söz ise de, şikayetçi hakimin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını içermemesi ve sövme fiilini de oluşturmaması nedeniyle hakaret suçunun kanuni unsurlarının gerçekleşmediği kabul nedenle, yerel mahkemece sanığın beraatine hükmolunması gerektiği gözetilmeden, unsurları oluşmayan suçtan mahkümiyet kararı verilmesi itibarla; yerel mahkeme direnme hükmünün, hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkümiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi O. K..; “Sanık tutuklanmasının akabinde tutuklayan hakime görevlilerin yanında Allah belanı versin’ diyerek salonu terk etmiştir. Çoğunluk bu sözü beddua olarak kabul ederek suç olmadığına hükmetmiştir. Temelde bu söz beddua ise de oluşa ve söylenen kişiye göre sövme olarak vasıflandırılabilir. Hakimin gıyabında bir makalede veya bir televizyon söyleşisinde kullanılsa oluşa göre suç olmayabilir. Ancak; hakimin görevi sırasında kamu otoritesini, makam sahibinin prestijini sarsacak veya saygınlığını rencide edecek şekilde söylenirse sövme suçunu sayılı Yasa’nın 125. maddesinde saygınlığı rencide edebilecek veya saygınlığa saldırı bu suçun unsurları arasında sayılmış olup bir hakime başkalarının bulunduğu bir ortamda Allah belanı versin’ demek hem kişinin hem de mahkemenin saygınlığına polislerin önünde sanığın hakime karşı Allah belanı versin’ demesi o kişinin ve mahkemenin prestijini ve hakimin otoritesini sarsar. Prestijin Türkçe karşılığı itibardır. İtibarı sarsan bir sözcük de sövme suçunu oluşturur. Bu söz kavga esnasında bir şahsa söylense veya bir siyasiye söylense beddua ya da ağır eleştiri olarak görülebilir. Ancak bir makam sahibine söylendiğinde, hele hele bir hakime söylendiğinde durum farlılık arzeder. Suç olmadığı kabul edilirse bütün sanıklar hakime Allah belanı versin’ diyerek salonu terk eder. Bu da kamu otoritesinin sarsılmasına neden olur. Nitekim Anayasanın 26/2. fıkra son cümlesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ifade özgürlüğü başlığıyla düzenlenen 10/2. fıkrada yargılama görevi yapanlar ve yargı gücü otoritesi yönünden ifade özgürlüğü yönünden bir ayrıcalık edilen nedenlerle hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun bozma kararına katılmıyorum” düşüncesiyle,Çoğunluk görüşüne katılmayan diğer altı Genel Kurul Üyesi de; “suçun unsurlarının oluşması nedeniyle direnme hükmünün onanması gerektiği” şeklindeki benzer düşünceyle karşı oy nedenlerle;1- Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesinin gün ve 456-946 sayılı direnme hükmünün, hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine mahkümiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi. Kaynak

allah belani versin demek günahmı