🐕‍🦺 1980 Sonrası Türk Edebiyatında Görülen Sanat Anlayışları

Toplumsalve tarihsel süreçlerin ayrışmasına yada kesişmesine bağlı olarak bir Cermen, bir Yahudi, bir Arap, bir Rus vb. etnosunda olduğu gibi Türk etnosunda da görülen yaşantı içeriklerinin, dışa vurum, aktarım biçimlerinin tinsel, zihinsel, psikolojik, siyasal, tarihsel ve gündelik edimlerimizi olduğu gibi edebi 1950sonrası Türk Edebiyatında Varoluşçu Felsefeden Etkilenen Yazarların Romanlarında Yapı, Tema ve Anlatım. Mustafa Kurt. Download Download PDF. Full PDF Package Download Full PDF Package. This Paper. A short summary of this paper. 37 1980Sonrası Türk Edebiyatında Bilimkurgu Romanları İnceleme 2. yüzyılda Yunan yazar Lukianos'la birlikte başladığı varsayılan bilimkurgu Türk edebiyatında ilk defa 19. yüzyılda Jules Verne çevirileriyle görülmeye başlamıştır. Bu dönemde Ahmet Mithat. Dahasonraki dönemlerde var oluşçuluk akımının Türkiye’nin sanat ve fikir çevrelerinde oluşturduğu etki, 1970’li yıllara gelindiğinde radikal ideolojik arayışların sisleri arasında dağılıp gitmiştir. Bu mahkemelerden sonra bu alanda görülen ikinci düzenleme, genel olarak nizâmiye mahkemeleri olarak bilinen ve EnUygun Fiyatlı 1980 Sonrası Türk Tiyatro Edebiyatı Tüm Kredi Kartlarına 6 Aya Varan Taksit Seçeneği ile Tüm Türkiye'ye Kargo! Diğer Diğer Kitapları incelemeden karar vermeyin! 1980e kadar Türk edebiyatında şiiri ideolojik bağlamda algılayan ve şiirini politik fikirlerinin ifade vasıtası haline getiren şair, askerî darbe ile a Türk nazım birimi olan dörtlüklerden kurulmuş Koşma nazım şekli ile; b) hece vezniyle (çoğu 4+4+4-12, bazen 4+3=7 kalıbiyle; c) Halk şiirinde çok görülen, redifle pekiştirilmiş yarım kafiyeler çok kullanılarak; ç) Arapça ve Farsçanın biraz karıştığı fakat sade bir Arapdünyasının parçalanması yanında IX. yüzyılın başlarında Halife Me’mûn (813-833) devrinden itibaren İslâm devleti hizmetine giren Türkler önce orduda, daha sonra idarî kadrolarda iktidarı ele geçirdiler. Sâmerrâ devri denilen 836-892 yılları arasında devlet YeniTürk Edebiyatının Oluşmasının Temelleri. Her asrın edebî özellikleri eser, devir ve cemiyet ilişkileri farklıdır ve tıpkı sanat eserinin orijini gibi eserin oluştuğu zemin de özgün bir (tarihî, siyasi, sosyal) ortamdır. Bu düşünceyi reddetmemekle birlikte pThE7. GÜZEL SANATLARDA EDEBİYATIN YERİ Sanat, bilim ve felsefe, insanoğlunun maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayan, mazisi insanlık tarihi kadar eski etkinlik alanlarıdır. Tarih boyunca birbirlerini çeşitli açılardan etkileyen ama kendi sınırlarını da belirgin biçimde çizen bu etkinlik alanları, insanoğlunun, evreni ve kendini tanımasına, bunlarla ilgili duygu, düşünce ve hayallerini ifade etmesine ve geliştirmesine olanak sağlamıştır. Şimdi bu etkinlik alanlarından olan bilim ve sanatın belirgin özellikleri üzerinde duralım. Bilimi, evrenin ya da olayların bir bölümünü konu edinen, bu alanda deneysel yöntemlere ve gerçekliğe dayanarak araştırmalar yapan, elde ettiği sonuçları sistemli bilgilere dönüştüren ve bunlardan genel yasalar çıkarmaya yönelen çalışmalar bütünü olarak tanımlamak mümkündür. Bilim, yüzyıllar süren bilimsel bilgi üretme süreçlerinde kendi niteliğini, geleneklerini ve standartlarını oluşturmuştur. Bunları şöyle sıralayabiliriz 1. Bilim olgusaldır. Bilimsel önermeler, doğrudan ya da dolaylı olarak gözlemlenebilir olguları ve gerçekleri dile getirir. Bilimsel bir önermenin doğru olması, o önermenin dile getirdiği olgunun var olmasına bağlıdır. Bunu kanıtlamanın yolu da gözlem ve deney gibi bilimsel yöntemlerdir. Söz gelimi madde hâl değiştirdiğinde kütlenin sabit kalması bilimsel bir olgudur. Bu durum maddenin hâl değiştirdiği her tepkimede gözlemlenebilir. 2. Bilim mantıksaldır. Bilimsel çalışmalarla ulaşılan sonuçlar her türlü çelişkiden uzak, kendi içinde tutarlı olmak durumundadır. Aynı olguyla ilgili birbiriyle çelişen iki önerme aynı anda doğru kabul edilemez. 3. Bilim objektiftir. Bilim adamı, bilimsel çalışmaları sırasında kişisel eğilim, istek ve ön yargılarının etkisinde kalmamaya çalışır; mümkün olduğunca nesnel davranır, olguları olduğu gibi saptamaya çalışır. Bu süreçte ulaştığı sonuçları, kamunun soruşturmasına açık ve elverişli olacak biçimde ifade eder. 4. Bilim eleştiricidir. Bilim, akla ne denli yatkın görünürse görünsün, ileri sürülen her iddia karşısında kuşkucu, sorgulayıcı ve eleştirel bir tutum takınır. Bilimsel kuram ve görüşler, olgular tarafından desteklendiği sürece “doğru” kabul edilir. Yeni olguları açıklama gücü gösteremeyen ya da yeni bilimsel çalışmalar karşısında tutarsızlıkları olduğu ortaya çıkan her kuram, önceki statüsüne bakılmaksızın sorgulanır, eleştirilir. 5. Bilim genelleyici ve sınıflandırıcıdır. Bilimsel araştırmalar sonucunda elde edilen veriler, mümkün olduğunca genelleştirilir ve sınıflandırılır. Söz gelimi biyoloji, canlıların benzeşen beslenme, büyüme, üreme vb. ve farklılaşan niteliklerini dikkate alarak bütün canlıları belli ölçütlere göre sınıflandırır. 6. Bilim seçicidir. Bilim evrendeki bütün olguları değil, önemli gördüklerini konu edinir. 7. Bilim birikimli bir süreçtir. Yeni bilgiler daha önceki bilgiler üzerine inşa edilir. Bu durum bilimde devamlılığı ve gelişmeyi sağlar. 8. Bilim evrenseldir. Bilim adamı deney ve gözlemlerini, ulaştığı bulguları; eleştirilebilmesi, denetlenebilmesi, aynen veya kısmen tekrarlanabilmesi için açık seçik raporlaştırır.

1980 sonrası türk edebiyatında görülen sanat anlayışları